31 Ocak 2012 Salı

aşkın araf zamanı

Aşkın Araf zamanında karşılaştık biz seninle sevgilim. Ruhlarımız büyük bir savaşın ortasında kalmıştı; ağır yaralı ve sessizdi. Yaşadıklarına isyan etmekten vazgeçmiş, kabullenmişti. Kabul edene kadar ruh defalarca parçalanmış defalarca ağlamış defalarca acı içinde kıvranmıştı. Ruhunu parçalayan O’na defalarca elini uzatmış, defalarca affetmişti O’nu. Her seferinde bir başka sevmişti O’nu. Sarmıştı tüm sevgisiyle, öyle çok sevip sarmıştı ki O’nu hayatının belki de en acı dolu anlarını en güzel anları olarak görüyordun. Zaman senin affediciliğini değersiz kılmıştı çünkü artık senin onu sevmen, onu sarman bir anlamını yitirmişti. Artık ruhun sevgiyle değil öfkeyle acıyordu. Uğraştın onun yanından onun o yok eden sevgisinden kaçabilmek için. Hayatın seni terbiye etme, seni büyütme yoluydu bu belki de.  Şarkılar seni anlatıyordu, her duyduğun müzikte onun canını yakması vardı. Kaçtın defalarca ondan ama o ger seferinde yakaladı seni, tuttu elinden bırakmak istememişçesine. Öyleydi aranızdaki bağ kırıp döken ama bırakmak istemeyen. Gün geldi artık ellerini tutması anlamsızlaştı, artık onsuzda yürüyebiliyordun yolunda. O olmadan aldığın nefes yakmıyordu artık canını. Sen ondan vazgeçebilmiştin nihayet, ruhunu özgür kılmıştın. Hem kendi ruhunu hem de onunkini. Uğraştı ellerini tutabilmek için, çabaladı sonunda o da anladı sen artık onsuz uçabiliyordun gökyüzünde. O da bunu denemeye karar verdi sen yapabiliyorsan pekâlâ o da yapabilirdi. Denedi ellerini senden ne kadar uzak tutabilecekse o kadar uzağa uçtu. Sen nefes aldın, o nefes verdi. Hayatlarınızı ayırmanın, birbirinizi acıyla kutsamanın yerini artık ayrı şehirlerde yepyeni hayatlar aldı. Hayatlarınızın geri kalanında artık sizin büyümenizi sağlayan birer anıydınız. Zaman aktı yıllar geçti ben seninle karşılaştım sevgilim. Tahminsizliğin, bilememenin denizinde yüzerken sen uzattın elini bana. Kırgınlıklarımı üstümde taşıyordum oysaki! Ona rağmen tuttum elini. Hiç beklemediğim kadar sıcaktı nefesin, içtendi gözlerin… Kırgınlıklarım omzumda bana öyle sinsice sırıtıyordu ki. Neden daha önce sen tutmadın elimi diye öyle hayıflandım, öylesine istedim ki… elini tutamadığım her an için kızdım sana bir başkasının elini o kadar sevgiyle uzunca süre tuttuğun için. Oysa onlar seni bugüne yani bana hazırlamışlar bilemedim sevgilim. Onlar bana seni armağan etmişler, benimle yürüyebilesin diye o papatya kaplı yolda. Elimi kolay kolay bırakmamayı öğretmişler sana sevgilim, sıkıca tutabilesin diye elimi, düşmeme ne olursa olsun engel olman için. Sevmeyi öğretmişler aşkım sana kalplerimiz bir olsun, aynı şeyleri hissedelim, düşünelim, sevelim diye. Acı çekmenin aşkla eş değer olmadığını, gözlerimizde gördüğümüz mutlulukla, başımı omzuna koyduğumda hissettiğimiz huzurla yoğurmayı aşkı öğrenebilesin diye seni bana yollamışlar sevgilim…  özlemenin güzelliğini öğrenelim seninle sevgilim, aşkı aşka katarak çoğaltalım, yanımda ol yeter ki…