Hayatsızlığından dem vurma günleri gelir bazen insanoğlunun. Kırgın ve yılgın olduğu zamanlarda inanca tutunmak ister. Yeniden yaşabileceğine olan inanca. Uzatır elini, açar kulaklarını dayar başka insanların kalplerine,duymaya çalışır,hissetmeye,var olduğunu bilmeye. Zaman geçer,ne kadar kalırsa kalsın öyle, ne kadar öğrenmek isterse istesin kimseden gelecek o tiz çığlığı atacak bir kalp ritmini alamaz. Yalnızlığı,içine düştüğü aldatılmışlık hali sarmalar onu sıkıca, kollarından kurtulmak ister o kirli çıkı sarmaşığın,gevşetsin ister onu saran kollarını,çaresizliği örmesin üstüne örümcek ağını. Çok ta şey istemez aslında ya insanoğlu, birazcık umut işte hepsi o kadar. Nefes almaya yetecek kadar, yeniden sevmeyi isteyecek kadar, tüm tökezlemelere rağmen koşmaktan vazgeçmeyecek kadar. Aldığı nefese sahip olacak kadar, şükredecek,vazgeçmeyecek kadar.
Oysa hayatsızlığından dem vuran insanoğulları istemez,hissetmez,savaşmaz,sadece bekler. Biri gelipte onu hayata döndürene kadar. Öylece inançsızca,bilinçsizce dururlar. Yılgınlığa teslim,kırgınlığı nefrete dönüşmüş bir öfke seli halinde. Beklemekle geçirdiği her an onu taşlaşmış duygulara sürekler. Bir süre sonra hissedemez,isteyemez,sevemez,koşamaz hale gelir. Kırılmayan,sevmeyi bilmeyen bir adam olur,hayatı algılama işlevleri söner ve ölmeye mahkum olur. Geri de bıraktığı acı yüklü dizelerle .Geride bıraktığı hayatın ölümden sonrada değişmeyecek oluşuyla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder